İmam hatip lisesi Kur’an-ı Kerim dersi 12. sınıf müfredatında ezberlenecek aşırlar arasında yer alan Cuma Suresi 9-11. ayetler, ezberlemesi kolay aşırlardandır.
Cuma Suresi 9-11. Ayetler Okunuşu:
Cuma Suresi 9-11. Ayetler Dinle (İshak Danış):
Cuma Suresi 9-11. Ayetler Dinle (Fatih Çollak):
Cuma Suresi 9-11. Ayetler Meali:
- ﴾9﴿ Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.
- ﴾10﴿ Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.
- ﴾11﴿ (Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
Açıklamalar:
9. âyetteki özel vurgunun yanı sıra Resûlullah’ın birçok hadisinden cuma namazının diğer namazlardan daha güçlü bir farîza olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri meâlen şöyledir: “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cum‘a”, 7). Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Yine fakihlerin birçoğuna göre camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir.
9. âyette yer alan buyruk gereğince cuma namazı ile yükümlü olanların cuma namazı için çağrı yapıldığında her işi bırakıp hemen toplu ibadet mahalline yönelmeleri gerekir. Burada “Alışverişi bırakınız” buyurulmasını lafızcı bir yaklaşımla yorumlayıp sadece alışverişle meşgul olmanın yasaklandığını söyleyenler bulunmakla beraber âlimlerin çoğunluğuna göre maksat bununla sınırlı olmayıp benzeri işler, hatta namazdan alıkoyan her türlü meşgale de bu kapsamdadır. Râzî bir taraftan alışverişin günlük hayatın en yaygın meşguliyet türü olması diğer taraftan da ticaretle uğraşanların kendilerini kazanma arzusuna kaptırma ihtimalinin daha fazla olması sebebiyle bu örneğin seçilmiş olduğunu belirtir. Tabii ki –o sırada güvenlik görevi ifa etme gibi– gerekli ve meşru olan meşgaleler bu kapsamda değildir.
10. âyette geçen “yeryüzüne dağılınız” anlamındaki buyruk, cuma namazının kılınmasından sonra çalışmaya, dünya işiyle meşgul olmaya dinî bir engel bulunmadığını belirtmektedir. Bu ifadeyle muhtemelen, müslümanların yakın çevrelerinde dinî telakkilerine en fazla muttali oldukları yahudilerin cumartesi gününe ilişkin uygulamaları dolaylı biçimde eleştirilmiş olmaktadır. Zira onlar bir taraftan bu konuda kutsal kitaplarında yer alan ifadeyi yüce Allah’ın kudretini sınırlar ve O’na noksanlık izâfe eder bir biçime dönüştürmüşler (Tekvîn 2/2-3), bir taraftan da ya bu güne ilişkin buyruğa hiç uymama yahut onu çerçevesi dışına taşırıp cumartesiyi abartılı bir yasaklar günü haline getirme şeklinde aşırılıklara gitmişlerdi (bk. Bakara 2/65; A‘râf 7/163-165). Böylece “Yeryüzüne dağılınız” buyurularak, cuma namazı çağrısı üzerine dünya meşgalesini bırakıp hemen toplu ibadet mahalline gitme vecîbesinin yanlış anlaşılması önlenmiş, yasağın namaz süresiyle sınırlı olduğuna açıklık getirilmiştir. İfadenin asıl amacı bu olmakla beraber, buradaki emir ifadesinden ayrıca çalışmaya teşvik anlamı da çıkarılabilir; çünkü âyetin devamında “ve Allah’ın lutfundan nasip arayınız” buyurulmaktadır. Bu da, namaz süresine ilişkin yasağın tembelliğe itici bir sebep olarak algılanmaması için yapılmış bir uyarı olmalıdır. Şu var ki “Bu ifade, –Ehl-i kitaba benzememek için– cuma gününün tatil edilmesinin dinen doğru olmadığını göstermektedir” şeklindeki çıkarıma katılmak mümkün değildir. Zira bilinçli bir tercihle haftalık dinlenme gibi meşrû bir ihtiyacın karşılanmasını bu tür gerekçelerle önlemek de dinden olmayan şeyleri dine mal etme sonucunu doğurur.
Önemli bir eleştirinin yer aldığı 11. âyette değinilen olayla ilgili olarak kaynaklarda yer alan bilgiler özetle şöyledir: Bir gün Resûlullah cuma hutbesi irat ederken Medine’ye bir ticaret kervanının ulaştığını ilân eden sesler duyuldu. O sıralarda kıtlık olduğu için gıda maddesi getirecek bir kervanın gelmesi dört gözle bekleniyordu. Bu sesleri duyan cemaatin önemli bir kısmı o anda ibadet halinde olduklarını unutup yerlerinden fırladılar ve o tarafa doğru koşmaya başladılar; mescidde sadece on iki kişinin kaldığı rivayet edilir. Hz. Peygamber’i minberde bu şekilde (ayakta dururken) bırakıp gidenlerin ilk muhacirler ve ensar değil henüz İslâm’ı özümseyememiş yeni müslümanlar olması da muhtemeldir; nitekim bazı rivayetlerde yukarıda belirtilen sayı daha yüksektir. Onları telâşlandıran asıl âmil, gecikip mal alma fırsatını kaçırma kaygısıydı. Fakat kervanın gelişi o günkü âdetlere göre çalgı aletleriyle ve insanların ona eşlik eden sevinç çığlıklarıyla duyurulduğu için bu koşuşturma aynı zamanda bir şenlik ve eğlence havası da oluşturuyordu. İşte âyette bu sebeple hem ticaret hem eğlence faktörüne değinilmiştir; ama “ona” zamirinin müennes (dişil) olması, yöneldikleri esas şeyin eğlence değil ticaret olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte âyette, ister alışveriş yapma ister şenliğe katılma arzusuyla olsun, böyle önemli bir ibadetin yarım bırakılmasının tasvip edilemeyeceği, hele Hz. Peygamber’i o halde terketmenin asla edebe uygun olmadığı bildirilerek bu olay ışığında ibadet, toplu hareket, mâbed âdâbı ve peygambere saygı konularında daha bilinçli, titiz ve dikkatli olunması gerektiği uyarısı yapılmıştır.
Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 348-354