EZAN HAKKINDA BİLGİ
Ezan; sözlükte “bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilan etmek” anlamına gelir. Terim olarak ise “Müslümanlara günde beş kez, namaz için toplanma vaktinin geldiğini ilân etmek” demektir.
Ezan okuyan kimseye “müezzin” adı verilir.
Medine döneminin ilk yıllarında namaz vakti girince sokaklarda “es-salâh es-salâh” (namaza namaza!) diye çağrıda bulunulurdu. Elbette mü’minleri namaza çağırmada bu durum yeterli olmuyordu. Namaza çağrı için çan çalınması, boru öttürülmesi, ateş yakılması veya bayrak dikilmesi gibi çeşitli fikirler ortaya atıldı. Peygamber Efendimiz hiçbirini kabul etmedi. Sahabilerden Abdullah bin Zeyd ertesi gün gelerek “Ey Allah’ın Resûlü! Ben uyku ile uyanıklık arasında iken birden birisi yanıma geldi ve bana ezanı öğretti.” diyerek rüyasını anlattı. Bunun üzerine Resûlullah, “Ey Bilâl kalk ve Abdullah b. Zeyd sana ne söylerse onu yap!” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 27) Böylece ezan ortaya çıkmış oldu. Bilal-i Habeşî ezanı okurken Hz. Ömer da Resulullah’a gelip aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü, ancak Abdullah b. Zeyd’in daha erken davrandığını bildirmiştir.
Ülkemizdeki 1932-1950 yılları arasındaki Türkçe ezan uygulamasını saymazsak, ezanın metninde ilk okunduğu günden bu yana hiçbir değişiklik olmamıştır.
Peygamber Efendimiz, “Ezanı duyduğunuz zaman müezzinin söylediğini söyleyin.” (Buhârî, Ezan, 7) buyurmuştur. Bu sebeple ezan okunurken müezzinin sözlerini ondan sonra tekrarlamak sünnettir. Başka bir hadisinde diğer sözlerini müezzinle birlikte aynen tekrarlamakla birlikte “Hayye ale’s-salâh” ve “Hayye ale’l-felâh” dediğinde, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” dememizi tavsiye etmiş ve en son müezzin “Lâ ilâhe illâllâh” dediğinde bizim de bütün kalbimizle “Lâ ilâhe illâllâh” dememiz halinde cennete gireceğimizi müjdelemiştir. (Bakınız; Müslim, Salât, 12)
Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Ezanı işittiğiniz zaman, onun dediğini tekrarlayın. Sonra bana salât getirin. Çünkü gerçekten kim bana bir defa salât getirirse, Allah onu on rahmet ile anar. Sonra da benim için Allah’tan vesile isteyin. Çünkü vesile cennette bir makamdır ki, ancak Allah’ın kullarından bir kula layık görülmüştür, umarım ki o kul ben olayım. Artık kim benim için Allah’tan vesile isterse, şefaatim ona helal olur.” (Müslim, Salât, 7; Tirmizî, Menâkıb, 1)
Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ezanı işittiği zaman şu duayı okursa, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur: ‘Allahumme rabbe hâzihî’d-da’veti’t-tâmmeh ve’s-salâti’l kâimeh, âti Muhammeden’il vesîlete ve’l-fadîlete ve’b’ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh.’ “ [Buhârî, Ezân 8, Tefsîru sûre(17), 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 37; Tirmizî, Mevâkît 43; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4]
Bu duânın meâli şöyledir:
“Allah’ım! Ey bu tam dâvetin, yâni mübârek ezânın ve kılınmak üzere bulunan namazın mukaddes Rabbi. Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm)’e vesîleyi ve fazîleti ihsan et ve O’nu, kendisine vaad buyurmuş olduğun Makâm-ı Muhmûd’a eriştir.”
Bazı kaynaklarda, duanın sonuna “Muhakkak ki sen va’dinden dönmezsin.” anlamındaki “İnneke lâ tuhlifu’l-mîâd” ifadesi eklenmiştir (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, I, 603, 604). Bazı dualarda yer alan “O’na yüksek dereceleri ver” anlamındaki “ved deraceter rafîah” kısmı hadis-i şeriflerde yer almadığı için söylemek doğru görülmemektedir.
Sa’d İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim müezzini işittiği zaman: ‘Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak Allah’tan, resûl olarak Muhammed’den, din olarak İslam’dan razı oldum.’ derse, o kimsenin günahları bağışlanır.” (Müslim, Salât 13. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 42; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)
O halde ezan okunurken ve ezandan sonra yapılması gereken uygulamaları şöyle sıralayabiliriz:
- Ezan okunurken susup dinlemek ve müezzinden sonra sözleri içimizden tekrar etmek, “Hayye ale’s-salâh” ve “Hayye ale’l-felâh”tan sonra “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” demek.
- Ezan bitince Peygamber Efendimize salâtu selâm göndermek.
- Ardından ezan duasını okumak
- Ezan duasından sonra “Eşhedü en lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, ve eşhedü enne seyyidenâ Muhammeden abduhû ve rasûluh.” demek
- Ardından “Radîtü billâhi rabbâ, vebil İslâmi dinâ, ve bi Muhammedin sallâhu teâlâ aleyhi ve selleme rasûlen ve nebiyyâ.” demek.
Ezan Duası
اَللّٰهُمَّ رَبَّ هٰذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَالصَّلَاةِ الْقَائِمَةِ
اٰتِ مُحَمَّداًنِ الْوَسِيلَةَ وَالْفَضِيلَةَ
وَابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًانِ الَّذِى وَعَدْتَهُ
اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادِ
Ezan Duasının Okunuşu
Allâhümme Rabbe hâzihid da’vetit tââmmeh. Vessalâtil kâimeh. Âti Muhammedenil vesîlete vel fazîleh. Veb’as’hu makâmen mahmûdenillez’i veadteh. İnneke lâ tuhliful mîâd.
Ezan Duasının Anlamı
“Allah’ım! Ey bu tam davetin ve kılınacak namazın Rabb’i! Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e vesileyi ve fazileti ver. O’nu kendisine vaadettiğin Makam-ı Mahmud’a ulaştır. Şüphesiz Sen vaadinden dönmezsin”
Ezan Duası Dinle
Hitabet dersine ait tüm duaların yer aldığı dokümanı incelemek ve indirmek için TIKLAYINIZ.