Güller Ağlar Ülkemde adlı romanın Nehir Aydın Gökduman’a ait olduğunu öğrenince şaşırdım açıkçası. Çünkü Nehir Aydın Gökduman denince akla çocuk kitapları, hikâyeler, masallar gelir. Yazarın roman türünde bir eser yazması ilgimi çekti. Anladığım kadarıyla Nehir Aydın Gökduman’ın ilk eserlerindendir.
Ensar Yayınları’ndan çıkan bu kitap ve konusu eminim ilginizi çekecektir. Okuyunca ülkemizde yaşadıklarımızla bağlantı kuracağınızdan eminim. İmam hatiplilere kitap tavsiyesidir.
Cezayir, Afrika kıtasının kuzeyinde, Fas, Tunus ve Libya’nın tam ortasında kalan bir ülke. Akdeniz’e kıyısı bulunan bu ülke, Afrika’nın yüzölçümü olarak en büyük ülkesi. Ülkenin zengin yer altı kaynakları, petrol ve doğalgazı, madenleri var. Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığı için ülkede pek çok tarihi eser bulunmakta. Meşhur Sahra Çölü de bu ülkede.
Ülkede 1530-1830 yılları arasında, yani 300 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyeti sürmüş. Fransızlar 1830’da ülkeyi istila etmişler ve Osmanlı’ya, İslam’a, İslam medeniyetine ait ne varsa yok etmeye çalışmışlar. Kendilerine medeni diyen fakat sahip oldukları her şeyi başka milletleri sömürerek elde eden batı ve özelde Fransa, ülkeyi sömürmekle kalmamış, her alanda asimile etmiş ve kimliklerini unutturmak istemiş. Cezayir artık bir Fransa toprağı olmuştur. Fransa toprağı ama Cezayir ‘de yaşayanlar Fransızlarla eşit haklara sahip değil. İkinci sınıf insan muamelesi görüyorlar.
Fransa’nın asimilasyon politikasına direnen milyonlarca Cezayirli Müslüman soykırıma uğramış. En ağır işkencelere, akla hayale gelmedik insanlık dışı uygulamalara maruz kalmış. Dedik ya, medeni batı… Fransa’nın uyguladığı baskı ve işkencelere rağmen Cezayirliler dinlerini, topraklarını ve hürriyetlerini korumak ve kurtarmak için direnirler. Hiçbir zulüm ilelebet sürecek değildir. Cezayirli Müslümanların direnişi sonuç verir ve 1954 yılında Fransa’ya karşı başlatılan kurtuluş savaşını 1962’de kazanarak bağımsızlıklarını ilan ederler.
Bundan sonrasını siz tahmin edin. Cezayir tarihini okuyunca bizim yaşadıklarımıza ne kadar da benziyor diye düşündüm. Evet, tahmin ettiğiniz gibi bağımsızlığın kazanılması için Fransa’ya karşı mücadele eden Ulusal Kurtuluş Cephesi, vaat ettiği İslamî değerlere sahip bir düzen kurmaz. Demokratik, laik ve sosyalist temeller üzerine bir sistem kurar. 2 milyon Cezayirli müslümanın şehit edildiği mücadele bunun için yapılmamıştır hâlbuki. Üstelik Fransa’ya karşı mücadele yürütüldüğü halde zaman içinde Fransızlarla ilişkilerini yeniden güçlendirerek ülkenin yönetiminde Fransızları söz sahibi kılar. Perde arkasında Fransa olduğu aşikardır. Fransa’dan bağımsızlık elde edilmesine rağmen hala Fransa’ya bağlı bir düzen devam etmektedir. Ne kadar da bizim kurtuluş savaşımıza benziyor değil mi?
1989 yılında toplumun önde gelen Müslüman liderleri tarafından İslamî Selamet Cephesi kurulur. Söylemleri İslamî referans içeriklidir. Tam bağımsız bir Cezayir ve İslam’ın hâkim olduğu bir düzen kurmak isterler. Dolayısıyla kısa sürede halkın teveccühünü elde ederler. 1991 yılında yapılan genel seçimde oyların %80’ini alırlar. Peki devamında ne olur dersiniz?
Evet, doğru tahmin ettiniz. Bu oy oranı batıyı, ülkedeki işbirlikçilerini ve orduyu rahatsız eder. Seçimi iptal edip ülkede sıkıyönetim ilan ederler. Parti kapatılır, yöneticileri tutuklanır, partiye destek olan herkes terörist ilan edilir. Halk, darbeye karşı dik durur, oyuna sahip çıkar, eylemler düzenler. Bu eylemler kanlı bir şekilde bastırılır. Partiye destek veren binlerce insan çöllerdeki esir kamplarına sürülür, insanlıktan uzak işkencelerden geçirilir. 200 binin üzerinden insan hayatını kaybeder.
İşte bu kitap İslamî Selamet Cephesi yöneticisi Ömer Erkam ve ailesinin bu süreçte neler yaşadıklarını, batıya, emperyalizme ve onların işbirlikçilerine karşı nasıl mücadele verildiğini anlatıyor. Ordu içindeki hiçbir kural tanımayan satılmış hainlerin nasıl ülkesine ve ülkesinin insanına zulmettiğini, halkın içinde yaşayan cellâdına âşık nice insanın bu zulme nasıl destek olduğunu; din, bayrak ve istiklal için mücadele veren mücahitlerin nasıl şehadete yürüdüğünü anlatıyor.
Güller Ağlar Ülkemde romanı 1996’da çıktığında okuyucudan yoğun bir ilgi görür. Bir öğretmenin öğrencilerine okuması vermesi üzerine bir aile polise şikayet eder. Artık basın devreye girmiştir. Hürriyet gazetesinde “Ortaokulda cihat romanı” şeklinde manşete çekilen kitap Ali Kırca tarafından haber bülteninde çarpıtılarak sunulur. 28 Şubat sürecinde yapılan haberde Kırca, Cezayir’i anlatan kitapta yaşananları Türkiye’de gerçekleşiyormuş gibi göstererek tehlikenin büyüklüğüne dikkat çeker ve Türkiye’deki İslami hareketi hedef gösterir. Sonuç olarak ise kitabı öğrencisine tavsiye eden öğretmen görevden uzaklaştırılır.
Temmuz 2018’de 10. baskısı yapılan 239 sayfalık bu romanı okumanızı tavsiye ederim.
Bence de güzel bir roman. Tavsiye ederim.