Ana Sayfa GENEL KİTAP TAVSİYELERİ “Ulu Çınarın Gölgesinde” – İbrahim Refik

“Ulu Çınarın Gölgesinde” – İbrahim Refik

162
0

İmam hatipte öğretmen olmamızın yanında yazar kimliğimizin de olması, bunların yanında web sitemiz vasıtasıyla paylaşımlarda bulunmamız ister istemez çeşitli sorularla karşılaşmamıza sebep oluyor. Biz de elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz.

Bakmayın siz “okumuyoruz” diye ahkâm kesenlere. Evet, kitap alma konusunda belki özen göstermiyoruz ama kimse kitap okumadığımızı iddia edemez. Okuma oranımız her geçen gün artıyor elhamdülillah. Ne okuyacağını bilmemek bizim asıl sorunumuz. O yüzden sıkça “ne okuyayım?” sorusuyla karşılaşıyoruz.

İmam hatipliler için kitap tavsiyesi isteyenler oluyor. Gençlerin okuması gereken kitaplar nelerdir, sorusu ile karşılaşıyoruz. Gençler için kitap tavsiyeleriniz nelerdir, hatta gençlere kitap tavsiye listeniz var mı gibi sorularla karşılaşmak yüzümüzü güldürüyor. Ben de elimden geldiğince okumaya ve tavsiyelerde bulunmaya gayret ediyorum.

Gençlerimiz için kitap tavsiye listemi “Beklenen Nesil” adlı kitabımda yayınladım. Tavsiye isteyenleri kitaba yönlendiriyorum. Sitede tanıtımını yaptığım ve tavsiye ettiğim kitaplar da genelde o listede mevcut zaten. Fakat bugün size listeyi hazırladıktan sonra okuduğum ve keşke daha önce okuyup listeme ekleseymişim dediğim bir kitabı tanıtacağım. Kitabın adı “Ulu Çınarın Gölgesinde”. Yazarı ise tarihçiliğiyle bilinen İbrahim Refik.

Kitap tavsiye ederken genelde özümüzü, değerlerimizi, kimliğimizi ve medeniyetimizi hatırlatan, okununca uyanışımıza vesile olan kitaplar tavsiye ederim. Bu açıdan bakıldığında bu kitap tam da aradığım bir kitap. Albatros yayınlarından çıkan kitabın kapağında “yitik medeniyetimize dair bir keşif yolculuğu” cümlesi yer alıyor. Çerez niyetine okunacak, 200 sayfa gibi oldukça küçük hacimli bir kitap.

Yazar, “Bizi yöneten elitler, bizim batılı bir toplum olduğumuza karar verip Avrupa sahillerine yelken açtılar” deyip taklitçiliğin zararlarını anlatıyor. “Biz kimiz?” sorusunu sorup unuttuğumuz medeniyetimizden eşsiz manzaraları gözümüzün önüne koyarak kim olduğumuzu hatırlatıyor.

Japonların başarısının arkasında ne var, sorusunu siz de kendinize sormuşsunuzdur. İkinci dünya savaşında yakılan, atom bombalarıyla yok edilen bir toplum nasıl oldu da kısa sürede dünya devi şirketler çıkardı, bu kadar gelişti? Aynısı Almanlar için de geçerli. Yazar, Japonlardaki sıçramanın Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının unutulmamasına, tarih şuurunun yeni nesillere aktarılmasına bağlıyor. Psikoloji profesörü bir Japon yazarın değerlendirmelerine göre, bugün bir Amerikan şirketi battığında, Japonlar bir Amerikan uçak gemisini batırmış gibi sevinmektedirler. Japonlardan örnek alacağımız çok şey var…

İtalyan doğu bilimci Prof. Dr. Anna Masala, bizimle ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunuyor:

“Siz Türkler, hazine sandığının oturup dilenen dilencilere benziyorsunuz. Neyin üzerinde oturduğunuzun farkında olmadan ellerinizi Batı’ya açmış dilencilik yapıyorsunuz. Oysa zahmet edip üzerine oturduğunuz sandığı açsanız, sizin kendi inançlarınızdan, kültürünüzden, geleneklerinizden kaynaklanan öyle muhteşem, öyle zengin bir hazineniz var ki!”

Demek ki batı taklitçiliğini bırakıp özümüze dönebilsek, hayatımızdaki pek çok sorunun kendiliğinden çözüldüğünü göreceğiz.

Eski bakanlardan Yusuf Bozkurt Özal, dönemin milli eğitim bakanı Metin Emiroğlu ve bir heyetle Almanya’ya giderler. Amaçları Almanya’daki çıraklık eğitim sistemini incelemektir.

Türk heyetini karşılayan Alman bürokratlar, hoş geldin faslından sonra karşılıklı görüşmelere geçilince “Sizlere hangi konuda ve nasıl yardımcı olabiliriz?” diye sorarlar.

Heyetimizin temsilcisi, Almanya’da uygulanan çıraklık eğitim sistemini incelemek, gerekirse bu modeli Türkiye’de uygulamak istediklerini dile getirince, Alman yetkili tebessümle karışık şu acı karşılığı verir:

“Biz çıraklık eğitim sistemimizi sizin atalarınızın Ahilik sisteminden alıp geliştirdik. Bunu incelemek için taa buralara kadar gelmenize gerek yoktu!”

Bakan Yusuf Bozkurt Özal bu hatırasını anlattıktan sonra şöyle devam etmiş:

“Hayatımda o andan daha fazla mahcup olduğum bir zamanı hatırlamıyorum.”

Tarihine yüz çeviren, geçmişini ve medeniyetini inkâr edip farklı bir kimliğe bürünmeye çalışan bizden başka bir toplum görülmedi. Kimliğimizi, medeniyetimizi, kaynağını dinimizden alan ve ecdadımızın her hal ve hareketine yansıyan zarafeti, unuttuğumuz ve sahip olmamız gereken değerlerimizi bu kitapta bulacaksınız. Kitabı okuduktan sonra eşsiz medeniyetimize hayran kalmamak ve günümüze bakıp hayıflanmamak elde değil. Fakat hayıflanmak bir şey değiştirmez. Yaptık, yine yaparız. Sadece isteyelim…

Kitabı büyük küçük herkese tavsiye ederim. Her yaştan insan rahatlıkla okuyabilir. Kitabı radyo programı yapmak lazım diye içimden geçiriyordum ki yazar İbrahim Refik’in Erkam Radyo’da içimden geçenleri fazlasıyla yapmış olduğunu öğrendim. Dinlemek isteyenler Erkam Radyo’nun web sitesini ziyaret edebilirler.

Selam ve dua ile…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız!
Lütfen ad-soyad bilginizi girin