Ana Sayfa KUR'AN-I KERİM DUHA'DAN SONRASI Kâria Suresi ve Anlamı

Kâria Suresi ve Anlamı

14457
0

Kâria Suresi Hakkında Bilgi

Kâria suresi Mekke döneminde inmiştir. 11 âyettir.

Mushaftaki sıralamada 101, iniş sırasına göre ise 30. suredir. Kureyş suresinden sonra, Kıyamet suresinden önce inmiştir.

Adını ilk âyetindeki “el-kâria” kelimesinden alır.

Kâria ne demektir?

Kâria kelimesi vuran, çarpan, kapıyı çalan,yürekleri hoplatan şey anlamlarına gelir. Burada, kıyamet gününü ifade etmektedir.

Kâria Suresini Dinle

Abdullah Altun:

İshak Danış:

Abdulbasıt Abdussamed:

Kâria Suresinin Anlamı:

﴾1﴿ O korkunç ses!
﴾2﴿ O ne dehşetli ses!
﴾3﴿ O korku salan sesin ne olduğunu bilir misin?
﴾4﴿ O gün insanlar sağa sola dağılmış kelebekler gibi olur.
﴾5﴿ Dağlar da atılmış renkli yüne dönüşür.
﴾6﴿ Kimin tartılan amelleri ağır gelirse,
﴾7﴿ İşte o mutlu bir hayat içinde olur.
﴾8﴿ Amelleri hafif olana gelince,
﴾9﴿ Onu kucaklayacak olan hâviyedir.
﴾10﴿ O nedir, bilir misin?
﴾11﴿ Yakıp kavuran bir ateş!

Kâria Suresinin Okunuşu

1. El-kâriah
2. Mel-kâriah
3. Ve mâ edrâke mel-kâriah
4. Yevme yekûnü’n-nâsü ke’l-ferâşi’l-mebsûs
5. Ve tekûnü’l-cibâlü kel ıhni’l-menfûş
6. Fe emmâ men sekulet mevâzînuh
7. Fe hüve fi îşeti’r-râdıyeh
8. Ve emmâ men haffet mevâzînüh
9. Fe ümmühû hêvıyeh
10.Ve mâ edrâke mâhiyeh
11. Nârun hâmiyeh

ÖNEMLİ NOT: Kur’an’ı Türkçe okunuşu üzerinden okumak ve ezberlemek yanlış ezberlemeye sebebiyet vereceği için tavsiye edilmez.

Kâria Suresinin Kısa Tefsiri

“Kulakları patlatan o ses” diye çevirdiğimiz kâria kelimesi sözlükte “şiddetle vurmak, çarpmak” anlamına gelen kar‘ kökünden türemiş bir isim olup kıyameti ifade eder. Arapça’da büyük felâket ve belaya da kâria denir (bk. Ra‘d 13/31). Kıyamet dehşet verici halleriyle kalplere korku saldığı ve o günde suçlular cezaya çarptırıldığı için kıyamete kâria denmiştir. Bu âyetler, gerek üslûp gerekse anlam bakımından kıyamet olayının büyüklüğünü ve şiddetini ifade ettiği gibi kıyametin ne zaman meydana geleceğinin bilinemeyeceğini de göstermektedir.

Kıyamet gününde insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri tasvir edilmektedir. İnsanlar o anda korku ve dehşet içerisinde dağınık bir halde bulunacaklarından yüce Allah onları sağa sola dağılmış kelebeklere benzetmiştir. Kabirlerinden kalkan insanlar büyük kalabalıklar oluşturacakları için de başka bir âyet-i kerîmede (Kamer 54/7) dağılıp savrulmuş çekirgelere benzetilmektedirler. O gün insanlar birbirlerini çiğnercesine hareket edip mahşerde toplanacaklardır (krş. Kehf 18/99). 5. Kıyamet gününde dağların yok olma safhalarından biri dile getirilmektedir. Başka âyetlerde anlatıldığına göre o gün dağlar parça parça olacak (Fecr 89/21), akıp giden kum yığını haline gelecek (Müzzemmil 73/14), atılmış renkli yüne dönüşecektir. Sonra da serap olacaktır (bk. Nebe’ 78/20). Bütün bu tasvirler, kıyamet gününde yerkürede meydana gelecek olan sarsıntının ne derece şiddetli olacağını gösterir.

Kıyamet gününde dağların yok olma safhalarından biri dile getirilmektedir. Başka âyetlerde anlatıldığına göre o gün dağlar parça parça olacak (Fecr 89/21), akıp giden kum yığını haline gelecek (Müzzemmil 73/14), atılmış renkli yüne dönüşecektir. Sonra da serap olacaktır (bk. Nebe’ 78/20). Bütün bu tasvirler, kıyamet gününde yerkürede meydana gelecek olan sarsıntının ne derece şiddetli olacağını gösterir

“Tartılan ameller” diye çevirdiğimiz mevâzîn kelimesi ya “tartılan şey” anlamına gelen ve amelleri ifade eden mevzûn kelimesinin veya “terazi” anlamına gelen mîzanın çoğuludur. Meâlde birinci anlam tercih edilmiştir. İkinci anlama göre de kelime kinaye olarak yine tartılan amelleri ifade eder. Zira terazilerin ağır gelmesi, “onlarda tartılan eşyanın ağır gelmesi” demektir. “Tartılan amellerin ağır gelmesi” hayır ve iyiliklerin fazla olmasını anlatmakta ve Allah’ın rızâsının bu sayede kazanılacağını göstermektedir. 6-7. âyetler iyilikleri kötülüklerinden çok olan kimselerin nimetlerle donatılmış cennetlerde ebedî olarak mutlu ve müreffeh bir hayat süreceklerini ifade eder. Amellerin hafif olması ise kulun dünyada yaptığı iyiliklerin azlığı veya bulunmaması demektir. Bu âyet, dolaylı olarak “günahları ağır basarsa” anlamını da içermektedir. Âhiret olayları gayb âleminden olduğu için amellerin nasıl tartılacağı veya ölçüleceği hakkında söz söylemek yahut fikir yürütmek mümkün değildir.

9. âyette “kucaklayacak olan” diye çevirdiğimiz ümm kelimesi sözlükte “anne” anlamına gelir. Burada mecaz olarak “barınak” mânasında kullanılmıştır. Âyette, annenin çocuğuna kucak açıp onu bağrına basmaya can attığı gibi cehennemin de suçlulara kucak açarak onları içine almak için iştiyakla beklediğini ifade eden kinayeli bir anlatım söz konusudur (bu ve başka yorumlar için bk. İbn Âşûr, XXX, 514-515). 8-9. âyetler, böyle iyi işleri az, kötülükleri çok olan kimselerin gidecekleri yerin cehennem olduğunu göstermektedir. Tefsirlerde hâviye kelimesinin cehennemin isimlerinden biri olduğu belirtilmiş, son âyet de buna kanıt gösterilmiştir.

Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri, Cilt: 5

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız!
Lütfen ad-soyad bilginizi girin